Pandemiyi bizim gibi Z kuşağı gençleri için bir milat kabul edersek, arkasında gelen olaylar silsilesini neden sonuç ilişkisine bağlayacak olursak yazımın başında değindiğim "tarih tekerrüden ibarettir" sözüne neden atıfta bulunduğum yaşadığımız sosyolojik, ekonomik ve toplumsal neden sonuç ilişkisi kurmaya çalışacağım. Aslına bakarsanız yaşamda yaşadığımız bazı şeyler sonucu iyi ya da kötü hepimiz için bir ders oluyor, bakış açımız gelişiyor; beyinde ister istemez olayları neden sonuç ilişkisine bağlayıp çıkarımda bulunuyor. Tecrübenin iyisi kötüsü olmaz ama kendi adıma özellikle son üç yıl içerisinde 2 iş değişikliği yapmış profesyonel hayat, iş ve yaşam tecrübesi kazandığımı belirtmeden geçemeyeceğim.
Covid 19'un bir anda ortaya çıkmasıyla yaşantımızda olmaz dediğimiz bir çok şeye adapte olduk, uzaktan çalışma önceden kısmende olsa kısa bir sürede adapte olduk. Pandemi sürecinde devletlerin sosyal devlet olarak vatandaşlarına destek olması için bastıkları paralar enflasyonu Dünya çapında körükledi, reel anlamda değeri olan bir çok varlık değer kazandı, bitcoin rekor seviyeleri gördü, altın, gümüş, kıymetli maden, emtia, ev, araba,Nasdaq borsası ciddi anlamda prim yaptı. Parasal genişleme sonucu devletlerin verdiği yardımlarla kısa süreli pandemi sürecinde rahata kavuşan toplumlar uzun vadede karşılığını daha önce görmedikleri bir enflasyon ile tecrübe ettiler. : )
Pandemi etkileri tam azalırken bir anda herkesin mümkün değil olamaz deyip belki aklına gelmeyeceği imkan veremeyeceği Rusya - Ukrayna savaşı patlak verdi. Bu savaşın doğal sonucu olarak son zamanlarda birçok ekonomistin de bahsettiği Çift kutuplu bir Dünya bloğu oluşmaya başladı. Batı bloğu, ABD ve diğer Rusya'ya karşı olan devletler Ukrayana'yı destekleyerek bu kutupun bir diğer tarafında yer aldılar. Rusya'yı ve Rus devletini arka planda destekleyen diğer devletlerde diğer blokta yer aldılar. Gelişmelerini yakından takip ettiğimiz bu savaş süphesiz Cumhuriyetimizin 100.yılına giderken bizim alacağımız derslerle de dolu!
Tukidides tuzağı, Graham Allison'un tabiriyle; yükselmekte olan bir gücün egemen olan diğer gücü, onun yerine geçmekle tehdit etmesinden dolayı oluşan şiddetli yapısal gerilimdir. Allison der ki, son beş yüz yıl boyunca 16 kez yükselmekte olan bir güç, egemen gücü yerinden etme durumunda kaldı. Bu onaltı durumun on ikisinde ise netice savaştı.
Söz konusu Tukidides tuzağından iki risk doğmaktadır. Yükselmekte olan güç sendromu birden bire yükselen gücün, artmakta olan özbilinci, çıkarlarını savunma güdüsü, saygu ve tanıma hakkını talep etmesi demektir. Egemen güç sendromu ise bunun yansıması olarak kendini kanıtlamıs olan gücün, çöküş imaları karsısında duyduğu yükselen korku ve güvensizlik hissini tanımlamaktadır. Kısacası gitgide kendine fazla önem vermeye başlayan ülke, kendsine saygı duyulmasını ve yeni gücünün tanınmasını beklerken, aynı zamanda da çevresinde daha fazla etki sahibi olmak ister. Buna karışıl olarak da kendini kanıtlamış olan ülke yükselmekte olan ülkenin gösterdiği bu kendine aşırı güvenmeyi saygısız, nankör ve hatta kışkırtıcı ya da tehlikeli bir tavır olarak da algılamaktadır.
Ray Dalio tarafından kaleme alınmıs, "Changing World Order: Why Nations Succeed or Fail" adlı kitabı son 500 yıl içerisinde gerçekleşen tarihteki olayları Tukidides tuzağı yaklaşımı ile ele alarak ulusların neden başarılı olup neden başarısız olduklarını anlatır nitelikte, sosyo kültürel ve ekonomik açıdan gerçekleşen olayları 2 farklı döngü ile ele alıp küresel anlamda yaşanan gelişmeleri ve finansal okur yazarlığınızı geliştirip farklı bir bakış açısı kazandırması açısından adeta bir hazine. Aşağıda kitabı baştan sona okumak istemeyenler için se görselleştirip video haline getirmiş. Eğer az çok neden sonuç ilişkisi, ekonomi ve tarih merakınız varsa mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Referanslar: